Kitap Adı: Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları Yazar: Nedim Şener Yayıncı: PDF formatında kitaplar için PDF Kitap indir sitemizi ziyaret edebilirsiniz. kimaçtı? Hrant Dink cinayeti 'tuzak içinde tuzak' mı? MHP yöneticilerinin seks görüntüleri nasıl kaydedildi? Recep Tayyip Erdoğan’a suikast yalanları ne işe yaradı? Ergenekon, Balyoz, OdaTV davaları aslında ne zaman başlayacaktı?" EN ÇOK SATANLAR ŞİİR l Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda l Başarıya Götüren Aile Sabri Uzun, emniyet istihbarat dairesinde görev yapmış önemli bir isimdir. Sabri Uzun, 1978 yılından 2013 yılında kadar emniyette görev almıştır. Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun yazmış olduğu ” İN-Baykal Kaseti Dink Cinayeti ve Diğer Komplolar ’’ kitabında birçok gizli kalmış konulara değinmesi EmniyetGenel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer 'in, Hrant Dink cinayeti kapsamında tutuklanmasına ilişkin kararda, yeni detaylar yer aldı SabriUzun – İN. by Booktan Dünya. 2022/03/06. in araştırma, Araştırma, Inceleme, Politika, Siyaset. 1. Baykal Kaseti Dink Cinayeti ve Diğer Komplolar. İN adlı kitap ülkemizde baş gösteren paralel devlet yapılanması fetö örgütünün iç yüzünü sizlere sarsıcı bir şekilde sermektedir. Ülkenin baş belası olmuş bu 65nuB. 5 Şubat Nedim Şener, Hrant Dink Cinayeti'nden iki yıl sonra suikastla ilgili kitap yazmasını, "Dink'in yaşam hakkının elinden alınması yanında, cinayeti aydınlatacak yolların da kapatılmasıyla ölümü sonrasında da hakkının yendiği ortada" diye açıklıyor."Dink yaşasaydı gazeteci olarak kendisini savunabilirdi. Maalesef öldürüldü ve hakkını savunacak durumda değil. Gördüğüm fotoğraf karşısında onun hakkını savunmanın benim açımdan görev olduğunu ve ona karşı işlenen suçu karartmaya çalışanlara karşı bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm.""Davada delil ve belge güvenliği olmayınca adalet de olmaz"Geçen ay Güncel Yayıncılık'tan çıkan "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" kitabını bianet okuyucularına tanıtırken Şener, bu sözlerle amacının faili belli, azmettiricileri meçhul bu cinayette "istihbarat yalanları"nı gözler önüne sermek olduğunu ifade davasının adaletin tecelli etmesine örnek oluşturabilme olasılığıyla ilgili Şener'in yanıt şöyle"Yalan ve yanıltmanın karıştığı böyle bir davada artık delil ve belge güvenliğinden bahsetmek mümkün görünmüyor. Trabzon Emniyeti ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile ilgili sorular yanıt bulmadan tam anlamıyla Dink cinayetinin çözülmesi mümkün değil."Kitabı yazma fikri nereden geldi?Tamamen rastlantı. Bir gün Emniyet içinde çok tecrübeli bir kişi ile sohbet ederken bir huzursuzluktan söz etti. İstihbarat Dairesi'nde bir şeyler olduğunu anlattı. Şimdi detaylarını veremeyeceğim ancak kitabın satır aralarında olan olaylardan söz etti. İşte o zaman kitap olmasa da konuyla ilgilenmem gerektiğini Dink'in yaşam hakkının elinden alınması yanında, cinayeti aydınlatılacak yollar kapatılarak, ölümü sonrası da hakkının yendiği olayı tek tük haberle geçiştirmek imkansızdı. Zaten bunu başarıyla yapan gazeteci arkadaşlar vardı. Cinayet ile ilgili soruşturmalar İstanbul ve Trabzon'a ayrılmış, bu iki ilde yapılan incelemelerde parçalara bölünmüş olarak yürüyordu. Öte yandan birçok şeyin yaşandığı Ankara'ya odaklanan öldürülmesi ile ilgili incelemelere Ankara'nın da katılarak yapılan çalışmaların bir bütünlük içinde ele alınması gerekiyordu. Ne yazık ki, soruşturmayı yapan Mülkiye müfettişleri bu parçalanmışlığı giderecek yerde artırıyorlardı. O yüzden olaya bir bütün açısından yaklaşarak ancak kitap boyutunda anlatılabileceğini kaleme almadaki amacın neydi?Hrant Dink'in yazdıklarına ve söylediklerine içerik ve yöntem bakımından itiraz edilebilir. Ve Dink yaşasaydı gazeteci olarak kendisini savunabilirdi. Maalesef öldürüldü ve hakkını savunacak durumda değil. Gördüğüm fotoğraf karşısında onun hakkını savunmanın benim açımdan görev olduğunu ve ona karşı işlenen suçu karartmaya çalışanlara karşı bir şeyler yapmak gerektiğini üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala tüm detaylarıyla ortaya çıkarılmaması bende karamsarlık yaratıyor. Her şeyin insanların gözü önünde gerçekleştiği bir cinayette hala tetikçilerden başka kimselerin ortada bulunmayışı karamsarlığı artırıyor. Orhan Dink'in deyimiyle" Dink cinayeti aydınlanmadan hiç kimse huzurlu yaşayamaz". Çünkü, başınıza bir şey geldiğinde bunun gerçek sebebini asla bilemeyebilirsiniz. Örneğin, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi gazetecilerin de neden ve kimler tarafından öldürtüldüğünü de hala ve istihbarat içindeki bilgi gizleme davayı nasıl etkiliyor?Dink davasının en korkunç yanı, onun ölümünde ihmalle suçlanan kişilerin üst düzey yönetici olarak Emniyet ve Jandarma içinde görevlerine devam etmeleri. Demokrasisi gelişmiş ülkeler arasında böyle bir dava yoktur. Ama burası aydınlatmakla görevli kamu görevlilerinin, yalan, yanıltma, sahte evrak düzenleme gibi faaliyetleri ile olayı kapatmaya çalıştığı çok açık. Ben çalışmaya başladığımda Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun şu anki İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ile İstanbul İstihbarat Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer'i görevi ihmalle suçlayan raporları ortada yoktu. Ben çalışmam sırasında, Dink cinayetinde ihmalleri olan kişilerin, Dink cinayetini aydınlatmakla görevli olarak görevlerini korumasını yadırgamıştım. Gerçekten de Başbakanlığın raporuyla da ortaya çıktı ki, bu tuhaflık halen devam Davası nasıl çözülebilir?Dink cinayetinin planlanma aşamasının büyük bölümü polisin kontrolü altında gerçekleşti. Özellikle Trabzon polisinin. Yasin Hayal hapisten çıktıktan sonra kafasında olan eylem Dink'i öldürmekti. Emniyet muhbiri Erhan Tuncel'de Trabzon istihbarat şubesine cinayet planının her aşamasını bilgilerin bir kısmı raporlara da bağlanarak Ankara'ya İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na bildirildi. Raporları gönderen dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Akyürek, şu anda olduğu gibi cinayet işlendiği 19 Ocak 2007 günü İstihbarat Dairesi Başkanı olarak gelen raporları alan İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü Yılmazer'di. Bu raporlarda Dink'e yönelik bir eylem değil, öldürüleceği açık olarak yazıyordu. Özellikle Yılmazer'in bu bilgi üzerine Koruma Daire Başkanlığı'na yazı göndererek Dink'e koruma tahsis edilmesini bunlar benim görüşüm olmaktan çıktı, artık Başbakanlık Teftiş Kurulu Akyürek ve Yılmazer hakkında görevi ihmalden inceleme yapılmasını istedi. Başbakan Erdoğan'da bunu onayladı. Ancak, bu tespite rağmen Akyürek İstihbarat Dairesi Başkanlığı, Yılmazer'de İstanbul istihbarat Şube Müdürlüğü görevini Dink'in öldürülmesiyle ilgili olarak 19 Ocak 2007 günü İstanbul istihbarat Şube Müdürü Ahmet İhsan Güler hemen görevden alınmıştı. Bu karar doğruydu çünkü delil karartabilirdi. Ancak Akyürek ve Yılmazer halen görevde. Bu durumda cinayetin aydınlanmasını beklemek mümkün yalan ve yanıltmanın karıştığı böyle bir davada artık delil ve belge güvenliğinden bahsetmek mümkün görünmüyor. Çünkü Trabzon Emniyeti ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile ilgili sorular yanıt bulmadan tam anlamıyla Dink cinayetinin çözülmesi mümkün davasıyla Dink cinayetine özel bir vurgu var, neden?Bana göre bu açıdan Dink cinayeti davasının Ergenekon davası ile birleştirilmesi gerekiyor. Çünkü Dink'e yönelik bir çok eylemin içinde bulunmuş kişiler Ergenekon davasında yargılanıyor. Ayrıca Dink cinayeti şüphe bazında da olsa Ergenekon iddianamesinde işlenişi katilin profili Ergenekon iddianamesinde anlatılanlarla bire bir aynı. Öte yandan bir de şema var. Tam anlamıyla aleniyet kazanmayan bu şemalarda Dink cinayetini işleyenlerle Ergenekon sanıkları arasında dolaylı bağlantılarda yanında yargılamanın yapıldığı mahkeme Trabzon Jandarma Alay komutanı Ali Öz ile Ergenekon sanıkları arasındaki bağlantı için kolları sıvadı. Bu önemli bir gelişme. Ancak yapılması gereken Öz'ün yanında Dink cinayetinde adı geçen tüm kişilerin Ergenekon sanıklarıyla ilişkilerini ortaya çıkarmaktır. Bunun içinde Dink cinayetinde yargılandığı davanın Ergenekon ile birleştirilmesi gerekir. O zaman resmin büyüğüne aydın cinayetleri neden çözülemiyor? Araştırmacı gazeteciliğin çözüme etkisi nedir?Çünkü aydınlar düşünceyi, kalıpları kırmayı, bildiklerimizi gözden geçirmeyi temsil ediyor. Direnç olsa da değişime zorluyor. Statüko ise buna direncini, cinayetlerle, provokasyonlarla gösteriyor. Demin de söylediğimiz gibi Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi aydınların neden öldürüldüğünü bilen kaç kişi tetikçi olduğu hakkında adli anlamda bilgimiz var. Ama "neden" öldürüldüklerini bilen olduğunu sanmıyorum. İşte kurbanların ailelerinde gördüğüm yıkımın arkasında da bu var. Neden? Bu nedeni tam anlamıyla gerçek biçimde beraberce ortaya çıkarabilirsek, hem aileler hem de toplum olarak huzura adım atabiliriz. Ama diğerlerinde de olduğu gibi Dink cinayetinde de "Neden?" sorusunun karşılığını tam olarak verebildiğimizi Dink kimine göre devlet destekli aşırı milliyetçilerin kurbanı, kimine göre diasporanın hedefiydi. Dolayısıyla neden sorusu hakkında bazı fikirlerimiz var ama cevabı tam olarak bulduğumuzu sanmıyorum. * Dink Cinayet ve İstihbarat Yalanları, Güncel Yayıncılık, Nedim Şener, Ocak 2009, 336 sayfa, 20 TL. "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" isimli kitap nedeniyle açılan toplam dava sayısı üçe çıkan ve istenen toplam hapis cezası 32 yıl 6 aya yükselen Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener, 16 Aralık'ta Çarşamba, saat yine hakim karşısına çıkıyor. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Şener'in kullandığı kroki ve belgelerin Hrant Dink cinayeti dosyasında da mevcut olup olmadığını tespit etmek için cinayet dosyasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nden yanıt bekliyor. Üç davadan 32,5 yıl hapisle yargılanıyor Geçen hafta görevden alınan İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı polis memuru Muhittin Zenit, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Fatih Sarı ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer'in şikayetçi olduğu gazeteci Şener, duruşmada, "Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu'nun Yılmazer'i de suçladığını, Ramazan Akyürek'in Ekim ayında görevden alınması gibi Yılmazer'in de durumunu değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti. Şener, kitabında "terörle Mücadelede görev almış kişileri hedef gösterdiği, gizli bilgileri temin etmek ve açıkladığı, yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiği" suçlamalarıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. 22 Aralık'ta da adliyede olacak Akyürek, Yılmazer, Sarı ve Zenit'in şikayetiyle kendisini Bakırköy Ceza Mahkemesi'nde bulan Şener, bir şema nedeniyle 8 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Davanın görülmesine 22 Aralık'ta devam edilecek. Şener hakkında bir üçüncü dava da, kitapta yer alan ve Dink cinayeti sanıkları ile Ergenekon Davası'nın bazı sanıkları arasındaki telefon irtibat trafiğini gösteren şemaya yer verilmesi nedeniyle açılmıştı. Gazetecinin 4,5 yıl hapsinin istendiği bu dava da Bakırköy Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Akyürek gazeteci Göktaş için de hapis istiyor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Şener'den sonra Dink Cinayeti'yle ilgili kaleme aldığı "Hrant Dink Cinayeti Medya, Yargı, Devlet" adlı kitap nedeniyle Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş hakkında da dava açmıştı. Ramazan Akyürek'in suç duyurusu üzerine Göktaş, Akyürek'in cinayet davasında azmettirici olarak yargılanan Erhan Tuncel'i polis muhbiri yaptığını ve cinayeti engellemek için çaba göstermediğini iddia ettiği için "gizli belgeyi yayınlamak" suçlamasıyla yargılanıyor. Göktaş, bunun için 15 Şubat 2010'da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hapisle yargılanmaya başlayacak. EÖ 1540 Son Güncelleme 1421 Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener'in "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabıyla ilgili yargılanmasına devam edildi. İstanbul 2. Asliye Mahkemesi'nde devam eden duruşmada İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Sabri Uzun tanık sıfatıyla ifade ifadesinde 17 Şubat 2006 tarihli "Dink öldürülecek" şeklindeki raporun kendisi görevdeyken Trabzon'dan İstihbarat Dairesi Başkanlığı C şubesine geldiğini söyledi. Uzun, bu rapordan o dönem haberdar edilmediğini, raporu sonradan gazetecilerden öğrendiğini açıkladı, "Bilgi bana ulaştırılsaydı, koruma kararı alınmış olsaydı Dink cinayeti gerçekleşmeyecekti" dedi."İhmal var"Uzun ifadesinde o günkü görevlilerin Dink'i koruma görevlerini ihmal ettiğini ifade etti. Dink ailesi avukatları da daha önce Uzun'un tanıklığını talep etmiş,mahkeme kabul Şener de, "Şimdi Sabri Uzun'un bu ifadesi belki de Hrant Dink cinayetinin arkasındaki bağlantıların ortaya çıkması açısından bir adım olabilir diye düşünüyorum" diye konuştu. 1310 Son Güncelleme 1420 Haber Kaynağı DHA Hrant Dink cinayetine ilişkin 2'si tutuklu 35 sanıklı davanın 15. duruşması, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Duruşmaya, davanın tutuksuz sanıklarından İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç de ilk kez katıldı. Koruma polisleriyle geldi Dink cinayetinin sanıklarından İstihbarat Daire Başkanı Dinç'in koruma polisleriyle duruşmanın görüleceği adliyeye geldiği görüldü. Hrant Dink davasında 4 sanık hakkında yakalama kararı Davanın tutuklu sanıkları eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de duruşmaya getirildi. Erhan Tuncel'i bir çok kez arayan sanık polis Hatırlamıyorum Davanın tutuksuz sanıkları arasında bulunan Dink'in öldürüldüğü dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ile eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu 10 tutuksuz sanık da duruşmada. Dink cinayeti şüphelisi eski jandarmadan FETÖ itirafı Sanıklar Ogün Samast ve Yasin Hayal ise, hükümlü bulundukları cezaevinden, sesli ve görüntülü bilişim sistemi ile duruşmaya katıldı. Dinç savunma yaptı Duruşmada tutuksuz sanık İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç kimlik tespitini ardından hakkındaki suçlamalara ilişkin savunmasına başladı. İddianamede hakkında, "ihmali davranışla kasten adam öldürme" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 20 yıldan 26 yıla kadar hapis cezası talep edilen Dinç, aylık gelirinin 6 bin lira olduğunu söyledi. Duruşmada, Dinç'e, davayla ilgili hakkındaki suçlamalar anlatıldı. Bu işlemlerin ardından savunmasını yapan Engin Dinç, daha önceki verdiği ifadeyi kabul ederek, bazı eklemeler yapacağını söyledi. Dinç, Dink cinayetinin kendisini de üzdüğünü belirterek, cinayet öncesi ve sonrası nerelerde görev yaptığını anlattı. Dinç, 15 Temmuz 2004'te Trabzon'da göreve başladığını, cinayetten 7 ay öncesine kadar bu görevde kaldığını, cinayet işlendiği sırada ise Afyonkarahisar'da çalıştığını vurguladı. 'Yasin Hayal'i takip edin' demek için aramış Cinayeti duyduğu anda sanık Ahmet İlhan Güler'i aradığını, telefonu açmayınca sanık Ali Fuat Yılmazer'i aradığını, ona da ulaşamadığını, daha sonra bir şube müdürü yardımcısını aradığını anlatan Dinç, ''Aramamdaki sebep; 'Yasin Hayal vardı. Onu takip edin.' demekti. Bana 'Bunu başka kim biliyor?' dediler. Ben de Muhittin Zenit'in bildiğini söyledim. Biz Yasin Hayal'in bu işi yapabileceğini söylüyoruz ama savcı bizi gizlemekle suçluyor" diye konuştu. Ogün Samast'ın o fotoğrafının öncesi ve sonrası 'Aramadığımı söylüyor ama Ahmet İlhan Güler'i 4 kez aradım' Sanık Dinç, 2004'teki Mc Donalds eylemini gerçekleştiren grubu takibe aldıklarını ve ilgili arkadaşların sanık Erhan Tuncel'i bulduklarını ifade ederek, Tuncel ile ilgili yapılan işlemleri anlattı. Trabzon'da görevliyken kaleme aldığı yazıda ''Yasin Hayal isimli şahsın Dink'e karşı ses getirecek bir eylem yapacağını ve bu şahsın İstanbul'a gittiğini'' belirttiklerini anlatan Dinç, Dink'in öldürülmesi konusu daha düşünme aşamasındayken gerekli birimleri bilgilendirdiğini söyledi. Engin Dinç, "Biz bu yazı ile yetinmedik dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü sanık Ahmet İlhan Güler'i 4 kez aradım aynı gün. Gerçi Ahmet İlhan Güler'in ifadesi sırasında kendisini aramadığımı söylüyor ama" dedi. 'Bizim burada bir grup var bu adamı hedef seçti' dedim' "Yasin Hayal'in İstanbul'da ses getirecek eylem yapacağı" bilgisinin yazılı olduğu raporu okuyan Engin Dinç, "Yazılan yazıdan bir polis, bir istihbaratçı ne anlar? 6 kişinin yaralanması eyleminden bahsediyoruz. Kasten öldürmekle suçlanıyorum. Ahmet İlhan Güler'i 4 kez aradım aynı gün. Kendisi aramadığımı söylüyor ama... Ahmet İlhan Güler'e, "Dink'in hedef olarak seçildi, bu şahsı korumak lazım. Bizim burada bir grup var bu adamı hedef seçti' dedim. 'Bunu korumanız gerekir' dedim" dedi. 'TİB'in dokümanında çıktı' Dinç, Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerine yönelik başlatılan soruşturmada savcılığın, cinayeti aydınlatmak için 2015 yılında kendilerini yetkili kıldığını belirterek, ''Burada yaptıkları çalışmada benim, Ahmet İlhan Güler'i arama kaydım çıkmadı. Savcımıza biz bunu ilettik ama ben aradığımı söyledim. Sonra TİB'in yazdığı dokümanda aradığım çıktı. Bunu da savcılığa ilettik" dedi. Ogün Samast'ın Samsun Terörle Mücadele'deki anları "Yasin Hayal'in il dışına çıkması halinde yardımcı istihbarat elemanına bunun peşinden ayrılmayacaksın şeklinde talimatımız vardı" diyen Dinç, "Biz düşünce aşamasında bilgiyi aldık ve bildirdik" diye konuştu. Başka bir ildeki polisi niye aradı? Yapılacağı belirtilen bir eylemle ilgili bir ilde polisin, başka ildeki bir polisi aramasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun iddia edildiğini ancak kendisine göre tam aksine böyle bir konuda aramamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirten Dinç, "Ben normal vatandaş değilim ki dönüp arkamı gideyim. Birisine eylem yapılacak ise bu nedenle arıyorum. İstanbul İstihbaratı" diye konuştu. 'Evrak dosyada' iddiası Yine iddianamede cumhuriyet savcısının, bir evrakı gizlediğini iddia ettiğini anlatan Dinç, ancak söz konusu evrakın 2007'de mahkemeye verildiğini, bu evrakı araştırdıklarında dosyanın içerisinde var olduğunu, bu nedenle var olan bir evrakı gizlemesinin mümkün olmadığını öne sürdü. Dinç, "Biz bu davayı aydınlatma konusunda gönüllüyüz. 10 kişilik ekip oluşturduk. Bütün evrak ve dosyaları incelediler. 2007 de mahkemeye verilen ve bizim gizlediğimiz denilen raporu bulduk. Bu evrakı tekrar savcılığa verdik. Var olan evrakı saklamamız mümkün mü?" diyerek söz konusu evrakı tekrar mahkemeye sundu. 'Yasin Hayal'e neden operasyon yapılmadı?' Engin Dinç, Yasin Hayal'in takip edilmediği iddialarını kabul etmeyerek, Hayal'i cezaevinden çıktıktan sonra takibe aldıklarını, konuyla ilgili toplamda 46 yazışma yapıldığını belirterek, "Bu konuya verdiğimiz önemi gösterir. 'Niye operasyon yapmadınız?' diyorlar. Cinayetten 7 ay önce görevimden ayrıldım. Bu sırada düşünce ve niyet aşamasındaydı. Eylem aşamasına geçtiği andan itibaren olayı adli makamlara ve şubelere iletiriz" ifadelerini kullandı. Ogün Samast'la poz veren polisler meslekten ihraç edildi 'Paralel veya derin yapı' iddiası Sanık Dinç ifadesinde şunları söyledi "Ben tayin olmadan önce Yasin Hayal silah filan almamıştı. Olay daha niyet aşamasındaydı. Eğer biz Trabzon'da kalsaydık hakikaten o dönemde kaderin de önüne geçilmez ama bu aşamaya getirmeden operasyonu yapardık diye düşünüyorum. Bu bizden sonraki arkadaşların cevap vermesi gereken husustur. Bu paralel yapının biz çok darbesini yedik. Trabzon istihbaratta görevliyken pasif bir göreve alındım. Bunun, 'Paralel veya derin bir yapı' tarafından yapıldığını düşünüyorum. Dink cinayeti öncesi elimden gelen her şeyi yaptığımı düşünüyorum. Davayla ilgili aslında huzurunuzda sanık olmamam gerekirdi. Ben 30 Haziran 2006 tarihinde Trabzon İstihbarat Şubesi'nden irtibatımı kestim. Reşat Altay'a başka ile tayin isteyeceğimi söyledim. Afyon'a gittim, 7 ay sonra da bu cinayet işlendi. Cinayeti haber kanallarından öğrendim. İstihbaratçı olarak bunu kim işlemiş olabilir diyerek Ahmet İlhan Güler'i aradım. Güler'e ulaşamadım. Ali Fuat Yılmazer'i aradım telefonu meşguldü. Telefonu açan başka bir şube müdür yardımcısına cinayette 'Yasin Hayal grubu vardı bunu takip edin' dedim. Bu konuyu Muhittin Zenit bilir' dedim. Biz samimiyetle görevimizi yaptık. Savcının 'bilgi gizlendi' şeklinde haksız ithamı ile suçlanıyorum." İfade işleminin ardından duruşmaya kısa bir ara verildi. Hrant'ın Arkadaşları'ndan açıklama Öte yandan duruşma öncesinde Hrant'ın Arkadaşları inisiyatifi adliye önünde toplandı ve basın açıklaması yapıldı. Aralarında HDP Milletvekili Garo Paylan, gazeteciler Hayko Bağdat, Yetvart Danzikyan, Banu Güven'in de bulunduğu grup, "Hrant için adalet için" yazılı pankart açarak, "Biz bitti demeden bu dava bitmez" sloganları attı. Hrant'ın Arkadaşları adına basın açıklamasını okuyan Banu Güven, cinayetin üzerinden neredeyse 10 yıl geçtiğini ve bu davanın peşini bırakmayacaklarını belirterek, "Çünkü biliyoruz ki bu cinayetin karanlığını aydınlığa çıkardığımızda daha iyi bir ülkede yaşar hale geleceğiz. Bu toprakların yarını için katillerin peşini bırakmıyoruz" dedi. Ankara'da geçen yıl barış için sokaklara dökülen binlerce kişiye yönelik düzenlenen bombalı saldırının yıl dönümü olduğunu dile getiren Güven, "Hrant Dink ile aynı yolu yürüyen ve tıpkı onun gibi hayatını kaybedenlerin anısının önünde saygıyla eğiliyoruz" diye konuştu. Kamu görevlilerine ilişkin dava iddianamesinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da 23'er yıldan 44'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl 6'şar aydan 22'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl 6'şar aydan 29 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. Hrant Dink davasını karara bağlayan hakim yakalandı 9 şüpheliye "kasten öldürme", 17 şüpheliye "örgüte üyelik" suçundan ceza istemi Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca ''silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma'' suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor. İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli şube müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor. Soruşturma kapsamında başka suçtan tutuklu Ali Fuat Yılmazer ile diğer şüpheliler Ramazan Akyürek, Muhittin Zenit, Özkan Mumcu ve Ercan Demir'in tutuklanmasına hükmedilmiş, bu şüphelilerden Zenit ve Mumcu, davaların birleştirilmesi sonrası ilk duruşmada tahliye edilmişti. Hrant Dink duruşmasına Hanefi Avcı'nın mektubu damgasını vurdu Süreç Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatını kararlaştırmıştı. Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatına hükmetmişti. Bozma kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, örgüt yönünden verilen beraat kararını bozmuş, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti. "Kasten öldürmeye azmettirme'' ve "Orhan Pamuk'u tehdit" suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını ise onayan daire, Yasin Hayal hakkında ''silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma'' suçundan verilen beraat kararını ise ''suç örgütü kurma ve yönetme'' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu. Sanıklardan Erhan Tuncel'in ''patlayıcı madde imal etme'' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ''kasten öldürmeye azmettirme'' suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. ''Silahlı terör örgütü yöneticisi olma'' suçundan beraat kararı da ''suç örgütü üyesi olma'' suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, ''genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama'' suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin ''6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs'' suçunu oluşturacağına karar verilmişti. Dink ailesi Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu Yargıtay'ın kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun TMK 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtayca bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti. Bu mahkemenin heyeti, "Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı" gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iade etmişti. Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki davanın birleştirilmesini ve birleşen davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesini karara bağlamıştı. Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener, 'Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' adlı kitabında 'haberleşmenin gizliliğini ihlal ettiği' gerekçesiyle yargılandığı davada beraat etti. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasına, sanık Nedim Şener ve avukatı katıldı. Duruşmada mütalaa veren Cumhuriyet Savcısı Atilla Ayvacı, 'Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' isimli kitabın bir bütün olarak incelendiğinde, sanık Nedim Şener'in bu kitabı, büyük yankı uyandıran Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek ve gazetecinin görevi icabıyla yazdığının anlaşıldığını söyledi. Ayvacı, 'hakaret', 'adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs' ve 'kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etmek' suçlarının unsurları oluşmadığından, sanığın bu suçlardan beraatına karar verilmesini talep etti. Duruşmada söz alan sanık Nedim Şener, Hrant Dink'in ve ailesinin AİHM'E açtığı davalar nedeniyle Türkiye'nin 3 kez mahkum edildiğini belirterek, 'Bunlardan bir tanesi ifade özgürlüğünün tanınmadığıdır. Cinayet konusunda etkin bir kovuşturma yapılmadığı ve hiçbir kamu görevlisinin yargı önüne çıkarılmamasını örnek göstermiştir. Dolayısıyla AİHM, kitapta ele aldığımız konulara yakın bir karar vererek, kitabın doğru bir çalışma olduğunu teyit etmiştir. Beraatımı istiyorum' dedi. - KARAR- Hakim Sevim Efendiler, sanığın Ramazan Akyürek'e hakaret kastıyla hareket, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etmek suçlarının yasal unsurlarının oluşmadığından sanık Nedim Şener hakkındaki tüm suçlardan beraatına karar verildiğini açıkladı. Adliye çıkışında basın mensuplarına konuşan Nedim Şener, daha önce 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadan beraat ettiğini hatırlatarak, 'Bu da ikinci beraat kararımız oldu. Bu kitabımız da ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. Bu benim aklanmam anlamına geliyor. Dolasıyla beni suçlayan polisler açısından onların yargılanması gereken bir sonuç gibi duruyor' şeklinde konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, muhabir Nedim Şener hakkında, Emniyet Genel Müdürlüğünün ihbarı üzerine açılan davada, 'Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' adlı kitabında emniyet mensupları Muhittin Zenit ve Ramazan Akyürek'e hakaret etmek, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek suçlarından 3 aydan 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti. CHN-DÜR-İC - İSTANBUL Haberler

dink cinayeti ve istihbarat yalanları pdf